28 Şubat 2011 Pazartesi

...?...

kimi zaman tekme tokat dalmak istediğim insanlar çıkıyor karşıma.. bazen de zaten hep karşımda olan insanların bir sözü bir davranışı onlara tekme tokat dalma isteği yaratıyor bende..

dün "dotmasrta" projesinde yer alan "punk rock" diye bir oyun izledik.. son sahne yaklaşırken çocuğun delirmesine çok özendim ve bi müddet düşündüm böyle şeyleri insanlar nasıl yapar/yapabilir diye.. cevap düz olarak şöyle belirdi kafamda "sonrasını düşünmeden.." korkmamaktan ya da çok cesur olmaktan ya da çok rahat olmaktan değil.. sonrasını düşünmemekten.. babam geçenlerde "bazılarını görüyorum, başkası için bir şey yapmak şöyle dursun..başkasına sinirlenmiyor bile" dedi.. işte bu duruma da bir başka özendiğim durum. benzerlikleri var.. yok değil..
şöyle devam edeyim;

1. özendiğim nokta.. cinnet anı, ya da daha hafifi şiddet uygulayarak enerji ve sinir fazlalığını sana sinir ve sıkıntı yüklemesi yapan kişilerden çıkarma anı : önceki hayatında sıradan bir düzen içinde yaşayan bu insaların bu şiddet anlarını ve bunu yapabilmelerini hasta olmalarına bağlamıyorum.. ben onların "sonrasından vazgeçişlerine ve sonrasını ve de başkalarını düşünmemelerine" bağlıyorum bu rahatlığı ve şiddeti.. sonrasını düşünmezsen her şeyi yapabilirsin, ben yemeği yiyeceğim saati bile en az 2 kişiye ve en az 1 işe göre ayarlıyorum.. nasıl olur da bi anda oraya buraya saldırıp cam kapı indirebilirim ki?? 1 dakikalık eylemim.. en az 2 ayımı değiştirmekle kalmayıp.. tüm hayatım boyunca en az 15 kişinin bana farklı bakmasına sebep olacak ve ben onlara kendimi ispat için hep daha "normal ve sıradan" rolu yapacağım.. onlar bunu tahmin edecek ve daha fazla didikleyecek derken.. sonrası hep daha karmaşık olacak.. işte bunları düşünmekten vazgeçtiğim an.. o özendiğim an..

2. özendiğim nokta ise şöyle.. başkasını düşünmemek.. bencillik değil galiba bu.. çünkü benim bildiim kadarıyla bencillerin bile başkasını düşünmememk gibi bir amaçları var.. yani benciller dahi başkasının varlığından haberdar.. benim özendiğim tarz dünyada yanlız kendin varmış gibi yaşamak.. bunu yapanlar kötü insanlar değiller.. benim çevremde çoklar.. duyarlılar.. yumurtadır gazdır bu tarz şey yiyenlere üzülürler.. dinsel, cinsel, ırksal ayrımcılığa tahamül edemezler.. başkasının varlığının onlar da farkındalar ama onlara hep uzaklar. kendi düşünür, planlar, uyar.. sen de uymak zorundasın sonuçta o düşünmüş ve istemiştir.. uyulmamam ihytimali mi o da nedir??? ve hatta onun haksız olma ihtimali mi?? ya bi si...dir..

bir de hiç bir şeyle alakası olmayanlar var hani başkasına kızmayanlar.. ama her şeyle ilgileri var zannedenler ve okudukları okul ve oturdukları semtle tanıtanlar kendilerini.. onlara özenenmiyorum galiba tam olarak ama biraz kıskanıyorum.. bu kadar boş nasıl olunur diye.. ben yapacağım işin genelde 2 adım sonrasını ve etkisini düşünürken onlar, direksiyonu direk önüne kırabiliyorlar ve sen ona salak diyince de kızmıyorlar ve bir saniye sonra unutuyorlar. kadın olanların, erkek arakadaşları yerine karar verirken ve yanında erkek olmaksızın gece eve yürüyemezken "ben hiç evde, okulda, sokakta baskı görmedim. "diyorlar.. sadece tüketiyorlar.. kalıplara uyuyorlar.. "sosyaller" hafta da 1 gece mutlaka yemeği dışarda yiyip.. belli başlı içkiyi içip, belli oyunları ve filmleri izliyorlar. ama sadece onları yiyip, izleyip, içiyorlar.. *****'lara bakıp "anlayana tabi ki! diyerek, o ****'ları bi türlü anlayamayan bana sürekli laf sokuyorlar..

gene kafam karıştı ama sonuç 1. kendimi merkeze koyabilmek istiyorum.. bu sonraki sonuçtan daha insacıl(?) sonuç 2. ben cinnet anı yaşayıp özenemdiklerime şiddet uygulamak istiyorum.. yani galiba.. ama sonunu düşünüyorum.. sonunu düşünen kahraman olmaz dersen? kahraman ne demek derim? çünkü gerçekten o algıyı da tam 5 sene önce bıraktım bi üst geçitte..

23 Şubat 2011 Çarşamba

.....

hayatımın en büyük kazığını yemiş gibiyim. duvarı yıkıp yıkmama konusunda hala kararsızım! vapurda kitap okurken kalsaydın keşke. vitray olsaydı iyiydi. şiirler kalsın onlar güzel. muhakeme ne demek tam anlayamadım zaten tam da yazamadım. hasta olduk. ceket iyi evet ceket güzel. internetten araştır işte! ellerim kurudu son zamanlarda. oyun oynuyor sürekli o. kime lazımmış para? sabah sana bir şey söyledim ya işte orda yalan söyledim. ben bezelye severim. hemen kapat onu! o kadar kalabalıkda nasıl yer buldu acaba? ama iyi oldu ayılmış olduk! üzüm suyu içer misin? saçmalamıştık. dalida'nın bütün sevgilileri intihar etmiş. gelmeleri gerekirdi ama gelmezler. gidip nerede ağlamalıyım? şubatlar acıdır. nereye saklandı tüm arkadaşlarım?

19 Şubat 2011 Cumartesi

dr. min

evet çok sınırlı ne halde olduğumu ilk kelimemle anlayanlar. ve ben malesef küçüklük alışkanlığımı sürdürerek o sınırlı kişilere hala "yok bi şey" diyorum. inanmıyorlar ama! artık onlar da alıştılar belki de artık vazgeçtiler -gerçi hala bazen "bu sefer geç olmadan anlatsan" diyorlar ama olamıyor-. ay bilemiyorum ama onlar bana hep iyi geliyor. fazla huysuz olanı da fazla farklım olanı da fazla nazlı olanı da hatta fazla kibar olanı da..
çok konuşan biri olarak, bir şeyleri anlatamamam garipsenebilir ama ben günceli konuşabilen insan değilim zannımca. benim bir mevzuyu açabilmem için onun artık "anı" olması gerek. geçmişi seviyorum.. nostalji değil ama yaşananlar ve onlardan bahsetmek hoşuma gidiyor. e nede olsa her türlü anlatacağım onlara diye de düşünüyor olabilirim aslında. ha şimdi ha 1 ay sonra olmadı yıllar sonra. hep onlar var diye bu kadar rahatım belki de. arkamı bi şekilde toparlarlar. üşenseler de huysuzlansalar da bin türlü işleri olsa da "gel" dersem gelirler. e bu güvence bana yetiyor.. anlatmıyorum, kendim hallediyorum sonra hoop dökülüyorum. yiyorum fırçamı peşinden alıyorum desteğimi, nasihatımı.. içim de rahatlıyor kafam da!
hem anılarım hem de anılarımı anlatacaklarım..

10 Şubat 2011 Perşembe

duyarlılık notu.

"bölge halkı"
"bu süreç"
beni germeyin kalıplar ile kurtarmayın dünyayı! 3-4 dava takip etmek! yılda 3 kere anma yapmak! konuyu her zaman aynı örnekler üzerinden tartışmak! aynı yere sataşmak! özgürlüğü içki içmek sanmak! lafda eşit, davranışta feodal olmak!

germeyin beni, keyfimi bozmayın. sadece kendinizi farkında, farklı ve en akıllı sanmayın.

bu da tarihe not vol 2.

akar akar akar

bu aralar kendi kendime çok gülüyorum, gene bu aralar kendi kendime konuştuğum zamanlar da çoğaldı. yolda yürürken sesli olarak konuşuyorum kendi kendime, hatta geyik yapıp, gülüyorum, çevreden bakanlar oluyor, ben de gene sesli olarak ve kendi kendime "aferin rezil oldun salak" diyorum ve halime gülüyorum. bu durumu kontrol edemiyorum, genelde sıralama böyle gidiyor ve susuyorum.. bir de bu aralar durgunsun diyorlar bana, halbuki kendi içimde çok eğleniyorum ben bu aralar! demek dışarı yansıtamıyorum. tanısanız seversiniz aslında içimde acaip bi şey var. bu lafa da taktım! "tanısan seversin". severim elbet.. sever elbet..
tanıyp sevmezsek de S.S.Önder'den gelsin.. "Hem ben birbirini sevenlerin arasına girenlerden değilim. En anlaşılmaz sevgililik hallerine dahi “Bir hadise var, can ile canan arasında” düsturuyla yaklaşırım." rahat olmak lazım. unutmamak lazım! bu da tarihe not düşse ben mutlu olurum aslında! gülerim bu akşam sokakta tek başıma..

3 Şubat 2011 Perşembe

şu sıralar gelip giden ağır baş ağrıları, kalp çarpıntımsı ataklar.. hepsi sayende cicim! "iyi geceler!" . "sana da" demediğim için ya da! ben tatile çıkıyorum o zaman.. tek gecelik ankara.. dönünce olursan burada görüşürüz. hadi bay bay!!! dikkat et kendine soğuktur oralar! gürültülü müzik ne demek? biraz fazlam var ama yaza kadar veririm ben!! onda gizli guatr var biliyorsun çok üstüne gitmesek iyi olur! normal insan olarak yaşamadın sen 50 sene. hiç de normal değilsin ki? sorun studyoda! sabah kalkıp işe gitmek değil ki dert!! adaya gidelim tamam ama hemen dönelim çok oyalanma çok samimidir bilirsin! hep aynı şeyleri yapıyorsun ama sen.. herkesi aptal yerine koyup kandırdın da ama inanmadılar artık. duvarı kırdırtmadığımız iyi oldu.. yanlız mı kaldın? planlarda değişiklik yaptım rakı ısmarla bi gün anlatayım.. bodruma gidemez oldum yıldızlar şahidim. daha fazla patates yemesek iyi olur!