23 Aralık 2011 Cuma

..

ÖNDEYİŞ


Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...

Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.

Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.

Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.

Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.

Metin ALTIOK

21 Aralık 2011 Çarşamba

Garıp haller. 22.53 mü 22.54 mü karar versek rahatlarız diye düşündüğümüz anlar! Belki "imdat" dicem. Fotokopiler var. Pesinden uzayan süreler..

19 Aralık 2011 Pazartesi

sweet dreams

"birimiz vazgeçilmezini bulduğu gün diğeri yalnız kalacak. yalnız kalırken en güzel oyunculuğu ile en anlayışlı tavrını takınacak." dedi.

"o kesin ben olurum.
aslında kimse vazgeçilmez değil, olmamalı.
vazgeçilmez sandığın da gider, gidecek, gitti."
diye geçirdi aklından ama sadece "haklısın" diyebildi. başka da bi şey söylemek istemedi bu sefer. sanki her söyledği aleyhine kullanılacakmış, ertesi gün yüzüne vurulacakmış gibi gibi hissetmeye başlamıştı. sustu. dönüp, uyudu ya da uyuyormuş gibi yaptı.

11 Aralık 2011 Pazar

sinir bozukluğu kahkahaları ile artık ayrıldık genelde kahkaha attığını duyduğumuz evden..

8 Aralık 2011 Perşembe

ırak

akrabalıkları sevmem. zor gelir. varlıklarını da gidişlerini de.
en çok da habersiz ve yersiz gidişler. o pis gidişler..
zaten kolay bir hayatın yoktu, çok fazla sorumluluk, seni asla anlayamayan insanlar, hatta hiç kimseyi anlayamayanlar. sen de onlar gibi oldun sonra. en son sana kızdığımı hatırlıyorum. bi de gelmeyişlerimizi. galiba hayatımdaki ikinci büyük keşkem bu, bi tek o gidişlerin geri dönüşü yok!
bu çok fazla oldu, hiç yakışmadı bu şekilde olması. uzakta, tek başına. kimsesiz. böyle olmaz sanırdım ben. oldu. üzgünüm.
uzakları sevmem.

6 Aralık 2011 Salı

beklemek çaresizce beklemek zorunda olmak. en kötüsü. tamda bu bekleyiş anında fark ediliyor neyin gerçekten değerli olduğu, yıllarca neden yaşadığın, yaşarken kimin sana değer ve emek verdiği, en çok kimin emeğine ihtiyaç duyduğun.

o sona doğru giderken yanından kopamamak ama yanında da o sonu düşünmekten vazgeçememek. zekasını gördükçe bunun bir hata olması gerektiğine iyice inanarak ama bi sesle hemen gerçeğe dönerek beklemek, ellerin açık, ellerin boş, çaresiz, inanarak..

....yo

4 Aralık 2011 Pazar

anlamaya çalıştığımız konular var, anlayamayacak olduğumuz duygular. gerçekten üzgünüz sanıyoruz ama geçiveriyor hemen bir başka haberle unutuyoruz üzüldüğümüz konuyu e malum hayat devam ediyor.

hayat devam ederken de şaşırtmaya devam ediyor, eskiler de en az yeni olan şeyler kadar şaşırtabiliyor. ama en acısı insanın kendisine şaşırması oluyor. neyi neden yaptığını bilemediğim anlardan sonra geri dönüp baktığımda şaşırırım ben hep, sonra da düşünceler başlar acaba ne düşündü, ne düşündüler, çok mu saçma oldu?..

başkalarının dertleri hele ki hiç tanımadığın insanların dertleri kimi zaman çok üzer adamı, öldürülen kadınlar, evi yıkılan insanlar, haksız yere aylarca tutuklu kalanlar, aç kalanlar.. ama hayat devam ediyor, hayat devam ediyor diye kızgınım ben galiba, durmalı bir şeyler ve yoğunlaşamalıyız bazı noktalara yoksa unutyoruz, bu kabalıkta bu pis hafızalarda unutup gidiyoruz, en yakın arkadaşının daha geçen gün bahsettiği mevzudan tüm dünyayı ilgilendiren krizlere kadar herşey gidiyor aklımızdan önceden duyduğumuz bir haber bir konu gibi kalıyor hafızada.

zaten ben artık okuduğum kitapların, izlediğim filmelerin konularını, sonlarını unutuyorum. mutlaka bir sahne, bir cümle bir olay ya da bir karakter kalıyor aklımda ama konu genelde kayboluyor gidiyor. belli ki hafızamda bir sorun var benim.

kitabın konusunu bir daha hiç hatırlamayacak kadar ciddi şekilde unuturken ben, uzaklardaki insaların dertlerini o kadar da gerilere atamıyorum, hayatımın merkezine de koyamıyorum..

ve işte tam da o anda keşke tamamen unutsam diye düşünüyorum. merkezde olamıyorlar ama asla merkezin çevresinden ayrılmıyorlar her an merkeze girecek gibiler, bir şey engelliyor onları mesela akşam gideceğim bir oyun ya da bir kutlama yemeği. o kutlamaya yanımda götürüyorum aç çocukları, onlar bir süre sonra orada da doyamaycaklarını anladıklarından mıdır bilinmez gidiveriyorlar, kutlamanın sonuna kadar hatta belki bir kaç gün daha ben bi daha düşünmüyorum onları o sırada doyup doymadıklarını bilmiyorum. halbu ki vicdanımı doyurayım diye almıştım onları da yanıma, konuşmuştum bir çok kere onlar hakkında, imza bile vermiştim favayı yemeden hemen önce.

2 Ekim 2011 Pazar

o kadar uzak kaldın ki artık hiç bir şeye yardım edemiyorsun.
ben öyle istedim diye oldu bu. halbuki her istediğim olmazdı benim, bu neden bu kadar çabuk oldu. sana benden daha yakınmış gibi bakıyorlar bana. hiçbir şey bilmeden. ve sonuç hep aynı anlatmazsan bilemem!
anlatmadım bilmediler.
anlatmadım bildin.
geri dönünce evin ışığını hiç söndürme.

19 Eylül 2011 Pazartesi


ulan geberiyorum be diye bağırmadığım kaldı bir!

teşekkürler!

18 Ağustos 2011 Perşembe

"5"

*bizi ateşler mi bastı acaba?
-hoca değil umarım?
*beni mutlaka aramalısın!
-kim geçti ki ordan?!
*bu suyu kullanmasaydık!
-emekçinin günlüğü..
*yaşça büyükmüş.
-var mı ki öyle biri?
*terzi mercimek mi yaptı?
-cumaya planı yaptık.
*deneylerimi düzenler ararım.
-filmi çektik.
*sen nerdeydin ki?
-aramak aklıma gelmedi.
*delirmek üzereyim.
-annenin güzel bir grubu var.
*çok sahte bir ilişki.
-sor bana pişman mıyım?
*aç kalmış sanki biraz.
-ağlamasaydın iyi olurdu.
*seni çok özledim.
-belki de olmamış olabilir.
*ben sana hiç karışmadım
-tekrar denemelisin.
*bu akşam gelirsen sevinirim.
-yapacak bir şey yok.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

bazen saçma bir şekilde cesur davranışlar sergiliyorum, bazense anlaşılamayacak kadar temkinliyim. cesaretim de temkinliliğim de kendime göre aslında. bana göre büyük cesaret göstererek yaptığım herhangi bir şey aslında basit bir eylem çoğu insana göre, insanlara anlatıyorum da bana cevap mı veriyorlar hayır tabi ki de, ama tecrübelerimden biliyorum ki benim hayatım boyunca büyük cesaret göstererek yaptığımı düşündüğüm eylemler genel anlayış içinde sadece ufakcık bir eylem ve unutulmaya mahkumlar.. benim unutmam mümkün değilken çoğunluğun unutulması gerektiğini savunduğu şeylerin var olması benim farklı olmamdan değil, korkak olmamdan kaynaklı sanırım. işte böyle..

20 Haziran 2011 Pazartesi

RESET

insanın elinin ayağının boşaldığı anlar vardır ya! hani ne yapacağını bilemediğin karnına ağrıların girdiği anlar!!! buna tek bir insan sebep olabilir bazen, bazen de tek bir görüntü tek bir söz tek bir fotoğraf yeterli olur..

sonra akılda tek bir cümle kalır "sen acısını çektin! bak kaymağını başkası yiyor.." bunu diyen de sendendir. o da sütü kaynatmış ama kaymağı başkasına bırakmış bir kadın.. daha 2 gun önce onunda karnına ağrılar girmiş! beyni patlamıştır duyduklarından gördüklerinden belki de.

biz böyle olacağınu bilmiyorduk ekonomi dersine çalışırken.. 2 adam telefonda konuşurken hoşumuza bile gitmişti belki.. hep böyle olacak sandık.. şimdi pişman olduğumuz anlar çok..

karşında söylenenler acı vermeyip ego okşuyor olsa da gördüğün bir resim asla aklından silinmeyecek bir kareye dönüşüyor.. işte o zaman kafanda garip şarkılar.. huysuzluklar bazı tatlılıklar ve aşılan tabular! ve "Dünyada olmak acıdır. öğrendim." (b. matur)

2 Haziran 2011 Perşembe

yalnız değiliz

"maveraünnehir nereye dökülür?" cümlesini her duyduğumda annemi hatırlarım. ece ayhan'ın meçhul öğrenci anıtı adlı şiirinde geçer bu cümle.. devlet dersinde öldürülen her arkadaşımız her kardeşimiz için tekrar tekrar hatırladığımız ve ne kadar güzel olsa bile bize bu kadar anlamlı gelmesinden yorulduğumuz bu şiir..

annemi hatırlatır ve ben gurulanırım küçük yaştan beri böyle şiirleri kulağıma dolduran bir annem olduğu için.. kulağıma doldurulan şiirlerden bir diğeri olan "dağlarına bahar gelmiş memleketimin" dizesi ve devamı... en sevdiğim oldu ileride bu dizelerin sahibi.. sevgimi öfkemi onunla anlatmaya başladım ben de..

bu gün 2 haziran! ben neredeyse her gün her duygumla ansam da, bu gün hatırlamamak olamazdı "ahmed arif" ve devamında eklememek kaçınılmaz hasan hüseyin şiirini "haziranda ölmek zor"

küçük yaştan beri kulağımı şiirlerle doldurdu aslında şiir sevmeyen annem. yazar adları bizim tarihimizin önemli adları, zamanları ile romanları ile şarkıları ile de.. ben şanslı bir çocuk oldum, evinde kitapları olan bir çocuk oldum.. küçük yaşta duyarlı oldum yaşıtlarım sokağa inmeye başladığında ben sokaklardan çekilmeye başladım.. herkesin yeni farkettiği yasakları ben daha nüfüs cüzdanım çıkarılırken yaşadım.. duyarlı ve demokrat olmaya çabalayanlara karşı ondandır benin bu kibrim, ondandır sanki bu halk ilk kez baskı görüyor gibi isyan edenlere karşı sinirim..

bu kibir ve sinir de benim yeni hatalarım olsun şu hayatta.. bunları aşıp, kabuğumu kırmak isterim ben de..


Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...

hava nasıl oralarda?

son zamanlarda çok sık rüya görüyorum ve yoğun olarak aynı insanı görüyorum, olaylar farklı ama insan baki. belki bir daha onu göremeyeceğim için rüyalarla avunabileyim diye bilinçaltım bana süpriz yapıyordur.. sağolsun pek düşünceli..

sen her gece rüyalarımda gelip bana ağlıyorsun,
bense bir türkü tutturmuş gece gündüz söylüyorum,
gelip beni dinliyor musun?


edip akbayram benim çocukluğumda en çok duyduğum ve alışkın olduğum şarkıcılardan biri, ama daha şimdi yıllarca dinlediğim bu şarkısı bana garip bir şekilde anlamlı gelmeye başladı..

şarkıyı kafamda döndürmeye devam ettikçe her sözünü tekrar tekrar sevip tekrar tekrar anlamlı buluyorum. bu şarkı çok değerli çok anlamlı demek değil amacım ama sanki bu şarkı benim için iletişim aracı oldu..

"bildiğim pek çok doğru var, gittiğim bir tek yolum var"

31 Mayıs 2011 Salı

6 Mayıs 2011 Cuma

05.05

her şey değişti.. bizi bırakıp gidenler çoğaldı.. anlatacak kimse kalmadı.. anlamak isteyenler çoktan azaldı.. eski bile olabildik, zaman çabuk geçiyor olmalı ya da biz çabuk ayak uydurduk hızlı tükenmeye.. yanlış yıllarda mı doğduk? yoksa yanlış mı yaşıyoruz olması gereken zamanda.. ya da en basit çıkarımı yaparsam, ben yanlış yerde mi duruyorum! yolumu şaşırdım galiba 5 yıl önce..

28 Şubat 2011 Pazartesi

...?...

kimi zaman tekme tokat dalmak istediğim insanlar çıkıyor karşıma.. bazen de zaten hep karşımda olan insanların bir sözü bir davranışı onlara tekme tokat dalma isteği yaratıyor bende..

dün "dotmasrta" projesinde yer alan "punk rock" diye bir oyun izledik.. son sahne yaklaşırken çocuğun delirmesine çok özendim ve bi müddet düşündüm böyle şeyleri insanlar nasıl yapar/yapabilir diye.. cevap düz olarak şöyle belirdi kafamda "sonrasını düşünmeden.." korkmamaktan ya da çok cesur olmaktan ya da çok rahat olmaktan değil.. sonrasını düşünmemekten.. babam geçenlerde "bazılarını görüyorum, başkası için bir şey yapmak şöyle dursun..başkasına sinirlenmiyor bile" dedi.. işte bu duruma da bir başka özendiğim durum. benzerlikleri var.. yok değil..
şöyle devam edeyim;

1. özendiğim nokta.. cinnet anı, ya da daha hafifi şiddet uygulayarak enerji ve sinir fazlalığını sana sinir ve sıkıntı yüklemesi yapan kişilerden çıkarma anı : önceki hayatında sıradan bir düzen içinde yaşayan bu insaların bu şiddet anlarını ve bunu yapabilmelerini hasta olmalarına bağlamıyorum.. ben onların "sonrasından vazgeçişlerine ve sonrasını ve de başkalarını düşünmemelerine" bağlıyorum bu rahatlığı ve şiddeti.. sonrasını düşünmezsen her şeyi yapabilirsin, ben yemeği yiyeceğim saati bile en az 2 kişiye ve en az 1 işe göre ayarlıyorum.. nasıl olur da bi anda oraya buraya saldırıp cam kapı indirebilirim ki?? 1 dakikalık eylemim.. en az 2 ayımı değiştirmekle kalmayıp.. tüm hayatım boyunca en az 15 kişinin bana farklı bakmasına sebep olacak ve ben onlara kendimi ispat için hep daha "normal ve sıradan" rolu yapacağım.. onlar bunu tahmin edecek ve daha fazla didikleyecek derken.. sonrası hep daha karmaşık olacak.. işte bunları düşünmekten vazgeçtiğim an.. o özendiğim an..

2. özendiğim nokta ise şöyle.. başkasını düşünmemek.. bencillik değil galiba bu.. çünkü benim bildiim kadarıyla bencillerin bile başkasını düşünmememk gibi bir amaçları var.. yani benciller dahi başkasının varlığından haberdar.. benim özendiğim tarz dünyada yanlız kendin varmış gibi yaşamak.. bunu yapanlar kötü insanlar değiller.. benim çevremde çoklar.. duyarlılar.. yumurtadır gazdır bu tarz şey yiyenlere üzülürler.. dinsel, cinsel, ırksal ayrımcılığa tahamül edemezler.. başkasının varlığının onlar da farkındalar ama onlara hep uzaklar. kendi düşünür, planlar, uyar.. sen de uymak zorundasın sonuçta o düşünmüş ve istemiştir.. uyulmamam ihytimali mi o da nedir??? ve hatta onun haksız olma ihtimali mi?? ya bi si...dir..

bir de hiç bir şeyle alakası olmayanlar var hani başkasına kızmayanlar.. ama her şeyle ilgileri var zannedenler ve okudukları okul ve oturdukları semtle tanıtanlar kendilerini.. onlara özenenmiyorum galiba tam olarak ama biraz kıskanıyorum.. bu kadar boş nasıl olunur diye.. ben yapacağım işin genelde 2 adım sonrasını ve etkisini düşünürken onlar, direksiyonu direk önüne kırabiliyorlar ve sen ona salak diyince de kızmıyorlar ve bir saniye sonra unutuyorlar. kadın olanların, erkek arakadaşları yerine karar verirken ve yanında erkek olmaksızın gece eve yürüyemezken "ben hiç evde, okulda, sokakta baskı görmedim. "diyorlar.. sadece tüketiyorlar.. kalıplara uyuyorlar.. "sosyaller" hafta da 1 gece mutlaka yemeği dışarda yiyip.. belli başlı içkiyi içip, belli oyunları ve filmleri izliyorlar. ama sadece onları yiyip, izleyip, içiyorlar.. *****'lara bakıp "anlayana tabi ki! diyerek, o ****'ları bi türlü anlayamayan bana sürekli laf sokuyorlar..

gene kafam karıştı ama sonuç 1. kendimi merkeze koyabilmek istiyorum.. bu sonraki sonuçtan daha insacıl(?) sonuç 2. ben cinnet anı yaşayıp özenemdiklerime şiddet uygulamak istiyorum.. yani galiba.. ama sonunu düşünüyorum.. sonunu düşünen kahraman olmaz dersen? kahraman ne demek derim? çünkü gerçekten o algıyı da tam 5 sene önce bıraktım bi üst geçitte..

23 Şubat 2011 Çarşamba

.....

hayatımın en büyük kazığını yemiş gibiyim. duvarı yıkıp yıkmama konusunda hala kararsızım! vapurda kitap okurken kalsaydın keşke. vitray olsaydı iyiydi. şiirler kalsın onlar güzel. muhakeme ne demek tam anlayamadım zaten tam da yazamadım. hasta olduk. ceket iyi evet ceket güzel. internetten araştır işte! ellerim kurudu son zamanlarda. oyun oynuyor sürekli o. kime lazımmış para? sabah sana bir şey söyledim ya işte orda yalan söyledim. ben bezelye severim. hemen kapat onu! o kadar kalabalıkda nasıl yer buldu acaba? ama iyi oldu ayılmış olduk! üzüm suyu içer misin? saçmalamıştık. dalida'nın bütün sevgilileri intihar etmiş. gelmeleri gerekirdi ama gelmezler. gidip nerede ağlamalıyım? şubatlar acıdır. nereye saklandı tüm arkadaşlarım?

19 Şubat 2011 Cumartesi

dr. min

evet çok sınırlı ne halde olduğumu ilk kelimemle anlayanlar. ve ben malesef küçüklük alışkanlığımı sürdürerek o sınırlı kişilere hala "yok bi şey" diyorum. inanmıyorlar ama! artık onlar da alıştılar belki de artık vazgeçtiler -gerçi hala bazen "bu sefer geç olmadan anlatsan" diyorlar ama olamıyor-. ay bilemiyorum ama onlar bana hep iyi geliyor. fazla huysuz olanı da fazla farklım olanı da fazla nazlı olanı da hatta fazla kibar olanı da..
çok konuşan biri olarak, bir şeyleri anlatamamam garipsenebilir ama ben günceli konuşabilen insan değilim zannımca. benim bir mevzuyu açabilmem için onun artık "anı" olması gerek. geçmişi seviyorum.. nostalji değil ama yaşananlar ve onlardan bahsetmek hoşuma gidiyor. e nede olsa her türlü anlatacağım onlara diye de düşünüyor olabilirim aslında. ha şimdi ha 1 ay sonra olmadı yıllar sonra. hep onlar var diye bu kadar rahatım belki de. arkamı bi şekilde toparlarlar. üşenseler de huysuzlansalar da bin türlü işleri olsa da "gel" dersem gelirler. e bu güvence bana yetiyor.. anlatmıyorum, kendim hallediyorum sonra hoop dökülüyorum. yiyorum fırçamı peşinden alıyorum desteğimi, nasihatımı.. içim de rahatlıyor kafam da!
hem anılarım hem de anılarımı anlatacaklarım..

10 Şubat 2011 Perşembe

duyarlılık notu.

"bölge halkı"
"bu süreç"
beni germeyin kalıplar ile kurtarmayın dünyayı! 3-4 dava takip etmek! yılda 3 kere anma yapmak! konuyu her zaman aynı örnekler üzerinden tartışmak! aynı yere sataşmak! özgürlüğü içki içmek sanmak! lafda eşit, davranışta feodal olmak!

germeyin beni, keyfimi bozmayın. sadece kendinizi farkında, farklı ve en akıllı sanmayın.

bu da tarihe not vol 2.

akar akar akar

bu aralar kendi kendime çok gülüyorum, gene bu aralar kendi kendime konuştuğum zamanlar da çoğaldı. yolda yürürken sesli olarak konuşuyorum kendi kendime, hatta geyik yapıp, gülüyorum, çevreden bakanlar oluyor, ben de gene sesli olarak ve kendi kendime "aferin rezil oldun salak" diyorum ve halime gülüyorum. bu durumu kontrol edemiyorum, genelde sıralama böyle gidiyor ve susuyorum.. bir de bu aralar durgunsun diyorlar bana, halbuki kendi içimde çok eğleniyorum ben bu aralar! demek dışarı yansıtamıyorum. tanısanız seversiniz aslında içimde acaip bi şey var. bu lafa da taktım! "tanısan seversin". severim elbet.. sever elbet..
tanıyp sevmezsek de S.S.Önder'den gelsin.. "Hem ben birbirini sevenlerin arasına girenlerden değilim. En anlaşılmaz sevgililik hallerine dahi “Bir hadise var, can ile canan arasında” düsturuyla yaklaşırım." rahat olmak lazım. unutmamak lazım! bu da tarihe not düşse ben mutlu olurum aslında! gülerim bu akşam sokakta tek başıma..

3 Şubat 2011 Perşembe

şu sıralar gelip giden ağır baş ağrıları, kalp çarpıntımsı ataklar.. hepsi sayende cicim! "iyi geceler!" . "sana da" demediğim için ya da! ben tatile çıkıyorum o zaman.. tek gecelik ankara.. dönünce olursan burada görüşürüz. hadi bay bay!!! dikkat et kendine soğuktur oralar! gürültülü müzik ne demek? biraz fazlam var ama yaza kadar veririm ben!! onda gizli guatr var biliyorsun çok üstüne gitmesek iyi olur! normal insan olarak yaşamadın sen 50 sene. hiç de normal değilsin ki? sorun studyoda! sabah kalkıp işe gitmek değil ki dert!! adaya gidelim tamam ama hemen dönelim çok oyalanma çok samimidir bilirsin! hep aynı şeyleri yapıyorsun ama sen.. herkesi aptal yerine koyup kandırdın da ama inanmadılar artık. duvarı kırdırtmadığımız iyi oldu.. yanlız mı kaldın? planlarda değişiklik yaptım rakı ısmarla bi gün anlatayım.. bodruma gidemez oldum yıldızlar şahidim. daha fazla patates yemesek iyi olur!

13 Ocak 2011 Perşembe

as can yücel said..

kız. önemli kararlar aldım bak sana da anlatayım.
baba. ne oldu kızlıktan istifa mı ediyosun?
kız. yok onu yaparsam aldığım kararları uygulamak için maddi desteğim olamaz.
baba. iyi madem neye karar verdiysen ne yapacaksan yap, ben destekliyorum! ne olduklarını bilmiyorum ama bak baştan söyledim destekliyorum..

"bir takım azizlikler" ya da "aman neme lazım"

sene 2002.. "aman doktor canım gülüm doktor.." diyip kendi kendimize güldüğümüz.. temiz hayaller kurduğumuz zamanlar.. mesele o zaman ne kadar temizdik ya da saftık çocuktuk lay lay lom meselesi değil.. mesele o zamanlar gerçekten ne kadar katıksız olduğumuz.. kandığımız kandırıldığımız.. bizim gibi olmayanlardan farkında olmadan yediğimiz kelekler ve daha o yaşta hayatımıza yön verilmesi..
başka isteklerim vardı.. başka hayallerim ama o hayaller için yeterli değildi cesaretim.. ben de cesaretimin yettiklerini yapmaya başladım, şimdi dönüp bakınca yaptıklarımız cesaretimiz hiç de azımsanacak türde değillermiş ama benim asıl ihtiyacım olan cesaret hayatımı çizilenden farklı olarak kurmama yetecek olandı.. riske girmek, tehlikeli işlere girişmek kolaydı o zaman.. çünkü önümde daha fazla riske girmiş insanlar vardı. tehlikeli diye düşünülen o işin ne kadar tehlikeli olduğunu anlatan örnekler vardı önümde korkmuyorduk biz..
senin çocukluğundan beri dilediğin hikayeler ile öğrendiğin o hayat tarzından hani şu çevrendeki herkesin en çok korktuğundan kormuyordun da o eski itfayiye binasından neden korkuyordun acaba diye hala sorarım kendime.. o binaya girememekten mi? girip de tam olarak çıkamamaktan mı acaba?

11 Ocak 2011 Salı

çok da güzel oldu!

"anlatmıyosun sen bi şey" diyen arkdaşlarım oldu. hala da arkadaşlarım onlar ve hala da aynı şeyleri söylüyorlar. "anlatmıyorsun hiç bi şey!" anlatırım ben ama geç anlatabilirim ya da bazen anlatamadığımdandır.. bu son zamanlarda gene içimde tuttuklarımı fark edip, tam anlatmaya karar vermiştim ki.. anlatacaklarıma bi türlü açılamadım. aradım aradım görüşemedim, aradım karşıdan iyi haber aldım onu söndürmek istemedim, görüştüm konuyu döndüremedim.. neyse işte sonuç : gene kaldı içimde ve hatta yıldızlı sonuç : çok da iyi oldu anlatmasam daha kolay her şey.. zaten bu kadar değişim beni bozar. ben gene sana saklayayım.. evet!

3 Ocak 2011 Pazartesi

nası yorgun!

beni çağırıyor gibi bi şekilde sürekli karşıma çıkan şeyler. olmadık zamanlarda karşıma çıkman yetmezmiş gibi. baktığın anlar yetmezmiş gibi ordan burdan gelen her türlü haberde izin oluyor, ucu sana elbet dokunuyor.. netleştirsek ya keşke.. ad yok soyad yok ev yok okul yok iş yok çay yok kahve zaten yok sadece perde! buyrun sıra sizde diyecek biri işte o zaman o perdeye işleyeceğiz tüm fikirleri duyguları sezileri ve bakarken anlatmak istediğimiz söyleyemediğimiz herşeyi.. perdeleyeyim diye araya giren back street boyslar kalmadı artık.. aynı şaşkınlıkla baka kalır utanırız gene sorun yok. selam sabaha gerek de yok şimdilik. ee tamam görüşürüz o zaman..